bu aralar tekrar okuduğum bir kitap var..TANRIDAN ÖNCE SON ÇIKIŞ adında...AYDIN TÜRKGÜCÜ adında emekli bir asker yazmış..doğum tarihlerimiz aynı .... kendisi ile tüyap kitap fuarında tanışıp uzun bir sohbet etmiştik...bana kitabını hediye etmişti imzalayıp..ilginç tespitleri var...paylaşayım istedim..


Bilgisayarın adı : Matrix (Tanrı) - Oyunun Adı : Dünya

“Sistemi çözen sistemi yönetir. Önemli olan sistemi çözmek değil, çözdükten sonra ayakta kalabilmektir.” Diyerek, tüm okuyucularımı kitabın üzerinde yaratacağı şoklara karşı universal sigorta tarafından sigortalamıştım. Çünkü içinde yaşadığımız dünya (Sistem) gücünü çözülmemişlikten almaktadır. Bu belirsizlik durumu için, bilim adamlarının karşılaştıkları belirsizlikler için kullandığı quantum (belirsizler) mekaniğini kullanmalıyız. Ancak konu soyut olduğundan üretilecek senaryolar kişilerin geçmişleri ve geçmişlerinin bilinç altlarında yarattıklarıyla bağlantılı olacaktır. (Örnek: Şeytan’ın Avukatı filminde; son sahnede intihar eden oyuncunun oyuna kaldığı yerden yeni bir şansla devam etmesiyle intihar desteklenmiştir)

Matrix filminde de bunun olumsuz bir örneği görülmektedir. Morpheus “ Bir önceki seviyenin gerçekliğine takılanlar yeni seviyeyi kavrayamamaktadır.” der. Senaryoda bir önceki seviyenin gerçekliğine takılıp kalmış bu yüzden silahlar ve mücadele bir önceki seviyeden seçilmiştir. Birinci bölümde sanal ortamın güzel bir tanımıyla başlayan film ikinci yarıda, Vietnam filmlerindeki düşmana tutsak düşen, arkadaşın kurtarılması için bol vurdulu kırdılı beyin gücü yerine ilkel insanların, ilkel silahlarla ve iyi kavga edenlerin kazandığı vücut gücüne dayalı bir mücadeleye dönüşüyor. (Filmin ikinci yarısı Malkoçoğlu Cüneyt’in kılıçla padişahın kızını kurtarmak için tek başına Bizans'a gidip kılıcıyla bütün Bizans ordusunu öldürüp Bizans'ı ele geçirmesini hatırlattı)
Bence aynı senaryo şöyle bir temele oturtulmalıydı. Bu gün itibariyle bebek anne rahmindeyken bazı fiziksel hastalıkları tespit edilip, doğmadan ameliyat edilebiliyor veya anne babanın onayı ile doğmamasına karar verilebiliyor. Daha ileri bir zamanda bebeğin beynini sanal ortamla bütünleştirebildiğimiz bir gelecekte. Bebeğe yükleyebileceğimiz senaryolar ile bebeğin ruhsal testlerini de yapıp ruhsal ve bedensel bir yeterlilikle doğuma karar verilebilecektir. Burada, bebeklerin hangisinin doğacağına karar veren sanal ortam bilgisayarının adı : Matrix, oyunun adı : Dünya version 19.0 olacaktır. (19. Yüzyıl = 19. Seviye)

Bebekler arasında mücadele sonucunda kazanan seçilmiş olacak ve milyonlarca aday bebek (sperm) arasından en dayanıklısı olarak doğmaya hak kazanacaktır (Rahme düşecektir.) Morpheus bebekleri eğiten bir öğretmen olmaya devam edecek ve adaylar eğitim sonrasında sınava tabi tutulacaklardır. Ben kitabımdaki senaryonun sonun da “Ben hayatı doğmadan önce doldurduğuma inandığım sanal ortam başvuru formuna göre kırılma noktalarımın tespit edilebilmesi için yaratılmış sanal bir ortam olarak kabul ettim. Bu yüzden her yeni güne “Ben Hazırım Başlasın” sözümü yazdığım sokak kapımı açarak başlıyorum.” (s.185) diyorum.

Matrix filmindeki sanal ortamla ilgili yapılan mantık hataları
(Filmin başarısı, filmde açıklanmamış sorunun azlığı ile doğru orantılıdır)
Sanal : Var gibi görünen aslında, olmayandır. Bilgisayar ekranındaki görüntüler sadece ekranda iken vardırlar. Onların bilgisayar hafızasındaki karşılıkları 1 ve 0’lardan oluşan bir sayı sistemidir. Bilgisayar oyunlarında bilgisayardan habersiz hiç bir işlem yapamazsınız. Çünkü sanal ortam onun ortamıdır ve onda bedenlenir ve onun bir parçası olursunuz.) Bu durumda;
Sanal ortamla mücadele sanal ortamın dışında yapılır
1. Neo'ya yerleştirilen dinleyiciyi bilmelerine rağmen Neo’nun evindeki matrix’e ait olan ve dinlenen telefonda neo'yla buluşmak için adres verildi. (Film boyunca matrix ortamda bütün konuşmalarında isim ve yer kullanmama gizliliğine uyulmadı.)

2. Morpheus ile ilk buluşma matrix ortamında yapıldı, Morpheus matrix her yerde ve şu an bu odada, pencereden gördüklerin gibi tanımlar yaptı. O zaman bu gizli görüşme Matrixten habersiz nasıl yapılabildi. (görüşme çok sakin geçti, sanki matrix hiç farketmeyecekmiş gibi)

3. Neo tek başına Matrixte kaldığı anda kaçarken sıradan bir insanın telefonuyla kendi santralini arayabildi. Herhalde Matrixten habersiz bir dış hat olamazdı.

4. Neden merkeze direkt bağlı ve temiz hatlı cep telefonu yerine, sanal ortamdaki sabit telefonlardan çıkış yapılamıyor.

5. Sanal ortamda üretilen ajanlar, insandan daha yavaştır dendi. Oysa sanal ortama giren insanda sanal bedeniyle sanal ortamın sınırlarına indergenmiş olacaktır.

6. İsyancıların telefonu açılınca direkt olarak santraldeki operatörü arıyordu. Oysa Kahine giderken köstebeğin açık olarak çöpe attığı telefonu operatör fark etmedi.

7. Neo’yu ilk sorgulamasında ağzını işlemez duruma getirerek işini kolayca halleden ajanların. Tekme tokat kavgaya girmesi çok komikti. (Belki bu yönetmene göre matrixin insanlara özenmesinin bir sonucudur)

8. Belki de en önemli çelişkilerden biri; Morpheus “Biz insanlığı matrixten kurtarmaya çalışıyoruz” demesine rağmen,
a. Filmin başında kız normal polislerin elinden kaçıp kurtulabilecekken polisleri öldürmesi.

b. Morpheus'u kurtarmak için binaya giderken girişteki masum polisleri katletmeyle başlayan kurtarma planları anlaşılır gibi değil. (Filmin pek çok yerinde olduğu gibi )

c. Çatışma sırasında düşmanının önünde yelpaze gibi dönerek takla atmak hedefi küçültmez büyütür. Yani daha kolay vurulursunuz. (Ama senaryo sizden tarafaysa polislerin yapacak bir şeyleri olamaz)

9. Matrixten çıkış yerlerine duvarların örülmesi, telefon kablolarının kesilmesi yine bir önceki seviyenin basit savaş tekniklerinden biriydi. Bence kendi sanal ortamlarında ki gibi matrix görüntüyü dondurarak, kargaşayı engeller ve mücadele burada devam ederdi.

10. Devamlı ajanlarla mücadele edildi ve bütün kararları ajanlar aldı. Böylece;
a. Matrix ajanlara indirgendi ve matrix’in temel yapısıyla ilgili bir mücadele yapılamadı.
b. Matrix insanları pil yapıp geçimini ve yaşamını sürdürmeye çalışan bir mantığa indirgendi.
c. Trinty helikopter yanındaki mücadelede ajanı kafasından vurunca, ajan o an için etkisiz hale geldi daha sonra başka bedende canlandı, aynı şey Morpheus’u kurtarırken ajanların mermi yağmurundan kaçamadıkları için vurulmalarında da yaşandı. Oysa Neo ile ajan Smith’in ikili mücadelesinde silahları birbirlerinin başına doğrultulduğu sırada, vurulsa bile hemen başka bedende canlanma ihtimaline rağmen ajan insancıl korkularla tetiği çekemedi.
Zaten senaryo filmin sonunda “Nasıl biteceğini bilmiyorum” sözüyle teslim oluyor

posted under | 0 Comments

Ah ulan MARADONA....

MARADONA dedik destekledik, o oradaysa,farkını hemen hissettirir dedik,  o adamın yeşil sahanın içinde olmasa bile kenarda olması  yeter dedik, o yeşil çimlerin etrafında durması bile futbolseverler adına büyük şans  dedik,  her an bir dahilik bekledik, aynı futbolculuğunda olduğu gibi, bir sıradışı hamle, bir taktik deha bekledik, o ne yaptı  ? elindeki tespihi ile, her iki koluna taktığı saatler ile, ellerini kavuşturup ,almanların işkence gibi futboluna seyirci kaldı,çok kırıldım  maradona. çooooooooookkkkk.....
oldum olası  ellerini  göğsünde kavuşturup izleyenlere dinleyenlere ,konuşanlara sinir olurum, ''dışarıdan gelen herşeye  kapalıyım'' mesajı verirler, ama maradona yapınca , sempatik geliyordu,  ne de olsa o en iyisiydi, o bir efsaneydi,  ondan iyimi bileceklerdi futbolu, maradona ve yeşil çimler, her futbolseverin görmek istediği bir manzaraydı, yazık oldu.
beni çocukluk günlerime tekrar geri götürmüştü, onu izleyerek futbol oynamaya başlamıştı bizim kuşak,
şu almanlar da hiç anlamıyorlar insan duygularından, geçmişe duyulan özlemden,  çok soğuklar ve  çok mantıklılar, bütün tadım kaçtı. ne olurdu sanki  maradona  o kupayı tekrar kaldırsaydı ? dünya kupası artık bitmiştir benim için,
bugün çok tatsız ve tuzsuz bir gün.artık  MARADONA yı izleyemiyeceğiz.soğuk almanlara karşı, sevimli  hollanda lıları, sıcak ispanyolları, ve hepsi birer kahraman ruhuna sahip  urugay takımını izleriz.
artık kim kazanırsa kazansın, umuruda değil, maradona  yoksa orada,neyleyim dünya kupasını.

posted under | 0 Comments

Zen hikayesinin yorumu.

hikayenin asıl anlatmak istedikleri............

Bir ZEN ustasına sormuşlar : GERÇEK nedir ? diye.usta cevap VER (ME) MİŞ

bir ustaya soru sormak , insanın gelişmesi için bulunmaz bir fırsattır..bir usta bulmak çok büyük bir şanstır..sana yol gösterecek birileri, ne yapacağını ve nasıl yapacağını söyleyecek birileri..eğer şu ana kadar ki yaşamında GERÇEK ten bir usta bulduysan çok şanslısındır.kelimeye dikkatli bakın, GERÇEKTEN bir usta bulmak demek, usta nın bir kişi , bir insan olmadığını, GERÇEĞİN TA KENDİSİNİN usta görevi gördüğünü anlatmak için kullanılmıştır..

bazen bir ustaya soru sorduğunda o sana başka bir şey söyler, sen onun sorunun cevabı olmadığını düşünürsün, hatta senin söylediğinle hiç bir alakası olmayan yanıtlar verir..bunun nedeni, bir usta nın senin içini tamamen duru bir şekilde görmesinden kaynaklanır.senin henüz farkına varmadığın potansiyelini o görür.sorunlarının kaynağını apaçık şekilde görür...sen henüz anlayamazsın, ama verdiği cevaplar senin farketmediğin bilinçaltı oyunlarını yok etmek içindir.anlaman zaman alır, o yüzden bir ustayı anlamak zordur..ona basit bir soru sorarsan o da basit şekilde cevaplar..anlamıyorsan sorun sendedir, usta da değil...

USTA CEVAP VER-(ME)-MİŞ....

Burada usta CEVAP VERMEYEREK , CEVAP VERMİŞ oluyor..çünkü usta biliyor ki GERÇEK açıklanamaz..tüm açıklamalar, gerçek HAKKINDA dır, ama gerçeğin kendisini anlatmaz...sadece hakkında konuşup durursun, etrafında dolaşırsın ama eve giremezsin...bu yüzden gerçek hakkında söylenecek her kelime, havada asılı kalacaktır..ama senin rasyonel zihnin, mantıklı açıklamalar bekleyecektir.gerçeği kalıplara sokup, etiketlemeye çalışacak, ve zihnine uyumlu hale getirebilmek için muhakeme ve yargılama yapacaktır..sadece gerçeğin mantıklı bir açıklaması olması için...bunu yapar çünkü henüz olgunlaşmamıştır...usta daha en başında doğru cevabı veriyor..gerçek nedir ? gerçek şu dur ? sessizlik.................................................. sessizlikte hiç bir açıklama yoktur, sadece boşluk vardır, ve sadece o an vardır...sadece o an da hiç bir açıklamaya gerek yoktur....işte o GERÇEK tir....usta cevap vermeyerek, gerçeği anlatmış oluyor..

adam duymadığını sanmış önce, tekrar sormuş, usta yine cevap VER (ME) MİŞ.bu sefer de anlamadığını düşünmüş,tekrar sormuş , usta yine cevap VER (ME) MİŞ.

şartlanmış zihin, asılı kalacağı bir bağa tutunmak ister...zihin böyle çalışır, her hangi bir bağı bul ve ona yapış..bunun için tekrar tekrar dener, mantıklı açıklaması olmalı diye düşünür..o yüzden zihin bahaneler uydurur, sanırım duymadı der...sanırım duydu ama ne demek istediğimi anlamadı der..yeter ki gerçek hakkında etiketleyebileceği bir ufak şey öğrenmek için ısrar eder...

''acaba yanlış bir soru mu sordum: cevabını bilmediğin soruyu soramazsın, bu insan yaşamının bir gizemidir, cevabı bilirsin, ama unutmuşsundur, sen o cevapla dünyaya geldin o cevaplar hep içindeydi....ve artık gün yüzüne çıkmaları gerekiyordu, şüphe yardımı ile onlar biraz kaşındı, rahatsız etmeye başladı, ve nihayetinde sormak zorunda bıraktı...
usta bunun üzerine adama bakmış, SORULAR YANLIŞ OLAMAZ, CEVAPLAR YANLIŞTIR demiş

zen hep zıtlıkları kullanır, çelişkileri kullanır, çünkü dünya dua liteden oluşmuştur..varoluşçu yaklaşım böyledir...dialektik tir...sorular doğru olduğunda zıtlık yasası gereği cevaplar yanlış olmalıdır...ama burada asıl dikkat edilmesi gereken şey : cevapların yanlış olma nedeni, eğer cevaplar yanlış olmasaydı sorular oluşamazdı.....yanlış cevaplar, doğru soruları meydana getirdi...zıtlık yasasını usta çok iyi bir şekilde kullandı....SES E KARŞILIK SESSİZLİĞİ YARATTI...

ben cevabımı verdim, ama sen duymadın demiş usta.....burada ''duymak'' kelimesi mecazi anlamda kullanılmıştır....kulaksız duymaktan bahsediliyor, kulaksız duymak insanın iç güdülerinin sezgilerinin çalışması demektir...adam duyamıyor çünkü usta ne demek istemiş anlamıyor...anlasa duyardı..duyupta anlayabilirdi..


devamı yarın..................

SAYGILARIMLA......

posted under , | 0 Comments
Önceki Kayıtlar

İzleyiciler

.

Bu adam kimdir?

Fotoğrafım
Önemli-önemsiz her konunun altını çizip üstüne basarım.

    Arayan Bulur


Recent Comments